Kitap - Paul ile Virginie - J. H. Bernardin De Saint-Pierre


Kitabı incelemek için buraya tıklayın.

"Jacques Henri Bernardin de Saint-Pierre (1737-1814): Fransız yazar ve botanikçi. Mauritius Adası’nda mühendis olarak askerlik yapmış, Hint Okyanusu’ndaki Fransız kolonilerindeki yaşamı ilk elden tecrübe etmiştir. Kolonilerdeki ilkel yaşam, başta Paul ile Virginie olmak üzere, Voyage à l'île de France [l'île de France’a Seyahat], La Chaumière indienne [Hint Kulübesi] gibi eserlerine ilham vermiştir. Dost olduğu J. J. Rousseau’nun sadık bir takipçisi, ilkel kültürlere yönelişinin ilk destekçilerinden biridir. Yazarın ününü borçlu olduğu Paul ile Virginie, bir adada birlikte büyümüş iki genç arasında yaşanan masum aşkın, uygarlığın araya girmesiyle birlikte uçuruma sürüklenişinin ve bu iki günahsız gencin hayatını sarmalayan pastoral cennetin çöküşünün trajik hikâyesidir. Tanzimat döneminde Batı edebiyatından yapılan ilk çevirilerden biri olması sebebiyle, yeni edebiyatımıza bir dönem yön veren Romantizm’in de ülkemizdeki ilk elçilerinden biri olmuştur. Paul ile Virginie yepyeni bir çeviriyle Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde." - Babil.com'dan alınmıştır

Kaynak: Wikipedia

Bu kitapla ilgili düşüncelerim biraz karışık. Kitap 1700'lü yıllarda yazılmış. O yıllarda ki insanların şu an sahip olduğumuz bilgi birikimi ve gelişmişlik düzeyine ve de insan hakları düşüncesine sahip olmasını beklememeliyim. Ancak kitap tam bir romantik edebiyat. Romantik edebiyat nedir diyen birinin eline ver bu kitabı okuyunca "buymuş!" der. Tamamen din ve kadının itaatkarlığı üzerine dersler versin diye yazılmış. Buradan sonrası sonuyla ilgili ispiyon içerebilir, ona göre okuyun ama bence çok bir şey kaybetmezsiniz.

Kölelik kötü, diğer aileler kölelerine kötü davranıyor ama bu dindar aile öyle değil. Din her şeyin çözümü. Kadın itaatkar ve erdemli olmalı, erkek adam gibi adam olmalı. Süt-kardeşler evlenebilir. Ve en önemlisi eğer hayatta kalmak için soyunman gerekirse, bir erkek olarak elbiselerinden kurtulup karaya dek yüzebilirsin ama kadınsan erdemsiz yaşamaktansa boğul ve erdeminle öl. Tüm kitap bu kadar.

Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bence bu tarz aşırı didaktik ve eski düzenin savunucusu eserler artık belli bir uyarı ile satılmalı. Kadın ve erkeklerin hayattaki rolleri ve yerleri artık bu kadar patriyartik bakış açılarından bakılmıyor. İnsan yaşamı yoksa hiçbir şey yok. Gerisi yalan. Öncelik yaşamın kendisi. Açıkçası benim için bir nevi vakit kaybıydı bu kitap. Uzun zamandır okuduğum tüm kitaplar içinde en sıkılarak, en yeter artık güzellemelerden diyerek okuduğum kitaptı. Üstelik sadece 110 sayfa. 

Sanata ve edebiyata güzellik ya da beğeni açısından bakmam ben. Sanat bana soru sordurmalı. Üstelik bu soru ne kadar zor olursa o kadar iyi. Mesela Suç ve Ceza'da Raskolnikov'u savunabiliyor muyum? Şu nedir? Ceza nerede başlar? Aynı şekilde İnce Memed için konuşursam adalet nedir? Tebaa olmak nedir? Birey ve bireysel haklar nedir? Ya da Gabriel Garcia'yı ele alalım, aşk nedir? Saplantı nedir? Ensest ve pedofili nedir? Ve sen bu kavramlara nasıl bakıyorsun?

Bu kitap bana hangi soruyu sordurdu: kaç sayfa kaldı acaba?

Puanım: 1/5

Sevgilerle,



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap: Karanlık Cevher Serisi - Philip Pullman

Film: Muhsin Bey (1987)