Kitap: Açlık Oyunları Serisi - Suzanne Collins

Kaynak: Google Arama

Ben Açlık Oyunları serisiyle oldukça geç tanıştım. İlk kitap ben okumaya başladığımda zaten filme çekilmiş ya da çekilmek üzereydi. Kitapların 2008 yılında basıldığı, filmin 2012 yılı yapımı olduğunu düşünülürse, oldukça geç. 2020 yılında bir kez daha açlık oyunları üçlemesini okumaya karar verdim.

Distopyaları okumayı seviyorum. Kadın sorunlarını ele alan kitapları da okumayı seviyorum. E böyle olunca Açlık Oyunları serisi de sevdiğim kitaplar durumuna geliyor. Ben ilk kitabı alırken çok çekinmiştim. Yeni bir Alacakaranlık vakası olmasın, kitaplığımda utanç rafıma yerleşmesin istedim. Gerçi bu seri Alacakaranlık'ın (evet Alacakaranlık serisinin hepsini okudum) yanında duruyor ancak artık o rafa utanç rafı demiyorum. Kısaca YA (Young Adult - Genç Yetişkin) rafı diyorum. Ve Açlık Oyunları açık ara Alacakaranlıktan çok daha iyi kurgulanmış bir seri. En azından yazar "sevdiğim karakterleri öldürmeye kıyamadım o yüzden geleceği gösterip kimseyi öldürmemeyi seçtim" demeden çatır çatır EĞER hikayeye katkı sağlayacaksa sevilen karakterleri öldürebiliyor. Ve bu bir süpriz kaçıran (spoiler) sayılmaz. Çünkü bu dünya zaten çok zor bir dünya. İlk sayfalardan anlıyoruz bunu. 

Süpriz kaçırmadan hikaye hakkında biraz konuşursam: "Hikaye Katniss isimli bir kızın etrafında dönüyor. Katniss "12. mıntıka" denilen bölgede yaşıyor. Bu bölge madencilikle geçiniyor ve burada yaşayan herkes temel ihtiyaçları (yiyecek vb.) karşılamak üzerine çalışmıyorsa eğer, okul bittikten sonra madenlerde çalışmaya başlıyorlar. 12. mıntıkda hayat çetin ve zor. Para hiçbir zaman yetmiyor ve herkes yarı-aç yaşıyor. Katniss'de öyle. Babasını bir maden kazasında kaybetmiş, annesi babasının kaybından sonra iki kızıyla da ilgilenmeyi kesmiş, kız kardeşi daha küçük ve anne ihtiyacıyla büyüyor. Katniss de aç kalmamak için ormana kaçak gidip avlanarak arkadaşı Gale ile günlerini geçirip gidiyor. İlk kitap ilk bölümüyle bizi 12. mıntıkanın sert, çetin ve gri atmosferine sokuyor. 

Katniss'in sorunlarını, korkularını ve de az da olsa umutlarını öğrendikten sonra Açlık Oyunları için yapılacak seçim günü geliyor. Burada her mıntıkadan bir kız ve bir erkeğin her sene Açlık Oyunları adında bir televizyon şovuna gönderildiğini ve 12 mıntıkanın toplam 24 çocuğundan sadece 1'inin diğerlerinin ölmesi sonucu galip olarak evine dönebildiğini öğreniyoruz. Ve 12. mıntıkanın kazananları(!) fırıncının oğlu Peeta ve Katniss'in kardeşi Primrose. Kardeşinin gitmesini istemeyen Katniss onun yerine gönüllü olarak, Peeta ile birlikte Capitol'e doğru yola çıkıyor.

Buradan itibaren 12. mıntıka'nın dışında neler olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Amerika bir savaş sonucu 12 mıntıkaya ayrılmış. Bu 12 mıntıkanın dışında bir de her şeyin yönetildiği Capitol yani başkent var. Ve hayat Capitol'de mıntıkalara göre çok farklı. Her şeyden önce gri değil tam tersine rengarenk: turuncular, pembeler, maviler, neonlar ve pasteller. Her şey abartılı: moda, eğlence anlayışı, yemekler... 

Bu Açlık Oyunları resmen televizyon şovu olarak canlı yayınlanıyor, Capitol'un insanları bu çocuklara "Gladyatör" gibi davranıyor, kimse neden çocukları birbirlerine öldürtüyoruz diye sormayı düşünmüyor bile. Kısa bir eğitim hayatından sonra 12. mıntıkanın haraçları Peeta ve Katniss kendilerini arenanın içinde ölümle burun buruna buluyorlar."

Bundan daha fazlasını anlatırsam ilk kitabın sonuyla da ilgili konuşmam gerekecek ama bunu yapmak istemiyorum. Benim yorumlarıma gelirsem: kitap çok ciddi derecede güç üzerine kurulu. Haraçların seçilmesi sahnesi dahil, kitabın başından itibaren bir güç savaşını okuyorsunuz. Katniss'in annesiyle ve onun hayata karşı ilgisizliğiyle ilgili olan savaş, Katniss'in diğer insanlara duygularını göstermeme savaşı, Capitol'un 12. mıntıkaya HER SENE gelip 2 çocuğu ölüme götürmesine ses çıkaramamanın gücü, Capitol'un bunu Capitol'de yaşayanlara eğlence aracı olarak sunması ve onların buna itiraz etmemesi ama belki de en çarpıcı olanı sadece avlanıp evine biraz daha fazla para sokmak isteyen ve ailesine bakmak isteyen 16 yaşında bir kızın zorla kendini bir arenada bulup karşısındakileri öldürmek zorunda bırakılmasının savaşı. Ben kimim ve özgürlüğüm ne kadar sorularının Capitol'le olan savaşı.

Yazar gri ve her daim aç 12. mıntıka dünyasıyla, tüketimin hayat felsefesi olduğu Capitol dünyasını çok güzel kurgulamış. Arena'nın işleyişi çok güzel, Arena içinde alınan yardımların reklam gelirine bağlanması fikri ef-sa-ne, bize bilim-kurgumsu bir tat bırakan dokunuşlar (muttalar ve Arenayı kontrol eden adamlar ilk kitap için) çok güzel, ve tabi ki Peeta ve Katniss'in ilişkisi de çok güzel. Okurken her sayfada daha da gerileceğiniz, acaba Katniss kurtulabilecek mi dediğiniz bir kitap. 

İkinci ve üçüncü kitapların ana kurgularını beğensem de maalesef bu planın uygulanmasını pek beğenmedim. Bilemiyorum sanki biraz ilk kitabın gölgesinde kalmış gibi. Potansiyeli olmasına rağmen olamamış gibi. ancak bu benim kişisel görüşüm. Belki de ben zor beğenen bir okuyucuyum. 

Ancak travmanın ne olduğunu iliklerinize kadar yaşatıyor size Açlık Oyunları. Benim kişisel düşüncem üçlemenin düzgün bir kurgusu olduğu, önceden planlanarak yazıldığı, başı sonu belli olduğu için bitirince tatmin ettiği ve en az 4 yıldızı hak ettiği yönünde. 

Eğer karanlık bir dünya kurgusunda 16 yaşında bir kızın kendisine dayatılanlarla başa çıkışını okumak isterseniz ... Açlık Oyunları başlasın!

Şans sizinle olsun,



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap - Paul ile Virginie - J. H. Bernardin De Saint-Pierre

Kitap: Karanlık Cevher Serisi - Philip Pullman

Film: Muhsin Bey (1987)